Fasulye, Pilav ve Bir Ömürlük Aşk Bülent ve Rahşan Ecevit’i Saygı ve Rahmetle Anarken

Bazı aşk hikâyeleri vardır; ne bir romanın içinde doğar ne bir filmin sahnesinde…
Gerçekliğinden aldığı güçle, yıllar geçse de kalplere dokunur.
Rahşan ve Bülent Ecevit’in hikâyesi de onlardan biridir.
Siyasetin, sanatın ve insani zarafetin iç içe geçtiği bir ömürlük sevdanın hikâyesi…
Bir Okul, İki Tepe, Bir Tanışma
Yıl 1944.
İstanbul’un iki yakasını birbirine bakan tepelerde, Robert Kolej’in kız ve erkek bölümleri…
O güne dek yolları hiç kesişmemişti.
İlk kez o yıl, kızlar ve erkekler bir araya geldi; okul, ortak sosyal etkinlikler düzenlemeye başladı.
İşte o etkinliklerde, genç bir erkek öğrenciyle — ileride Türkiye’nin “Karaoğlan”ı olarak tanınacak Bülent Ecevit’le — güzel yüzlü, sanat tutkunu bir genç kızın, Rahşan Aral’ın yolları kesişti.
Altemur Kılıç’ın kaleme aldığı bir tiyatro oyununda, Bülent’in okuması için seçilen milliyetçi bir şiir vardı.
Dekorları hazırlama görevi ise Rahşan’a verilmişti.
O küçük detay, büyük bir hikâyenin ilk adımı oldu.
Sonra bir başka piyes, bir başka karşılaşma…
Ve ardından mezuniyet öncesi düzenlenen o meşhur piknik.
İki genç, o gün birbirinden hiç ayrılmadı.
Birbirlerini artık “tanımakla kalmayıp”, “tamamladıklarını” hissettiler.
Fasulye, Pilav ve Bir Teklif
Ecevit yıllar sonra o günü şöyle anlatır:
“Birlikte ilk defa dışarı çıktık, onu mütevazı bir yemeğe götürdüm.
Dolmabahçe’ye inerken sol kolda Rusların işlettiği küçük ama güzel bir lokanta vardı.
Fasulye pilav yedik. O anda karar verdim; çıkışta evlenme teklif edeceğim…”
Ve etti de.
Sade, doğrudan ve tüm içtenliğiyle:
“Dünyada en çok sevdiğim kimse sensin. Benimle evlenir misin?”
Rahşan şaşırdı ama reddetmedi.
Ne gösterişli yüzükler, ne zenginlik vaatleri vardı o teklifte.
Sadece bir hayal:
Kırsal bir ev, doğanın sessizliği, onun resim yaptığı, Ecevit’in şiir yazdığı mütevazı bir yaşam.
Sanatla, sevgiyle, onurla dolu bir ömür…
Ve o sade akşam yemeği, bir ömürlük birlikteliğin ilk sofrası oldu.
Bir Aşkın Sessiz Gücü
Ecevit şöyle anlatır:
“Rahşan’ın güzelliğine, yüzündeki tatlı ifadeye bağlandım.
Sanata olan sevgisi ve zarafeti beni çekti.
Daha ilk anda uyumlu olacağımızı hissettim. Yanılmadığımı da gördüm.”
Gerçekten de yanılmadı.
Birbirini tamamlayan, siyasetin en çetin günlerinde dahi birbirinden güç alan iki insandı onlar.
Birlikte sadece bir hayat değil, bir ahlak anlayışı da inşa ettiler.
Dürüstlüğü, sadeliği, halkına olan inancı aynı yürekle taşıdılar.
Bugüne Kalan: Sadelik ve Sadakat
Bülent Ecevit, bir ömür boyu Rahşan Hanım’ı yalnızca “eşim” değil, “yoldaşım” diye tanımladı.
Siyasetin fırtınaları arasında bile birbirlerine olan sevgi, nezaket ve vefa hiç eksilmedi.
İkisi de mütevazılıktan, emeğin onurundan, dürüstlüğün gücünden vazgeçmedi.
Belki de bu yüzden, Rahşan ve Bülent Ecevit’in hikâyesi, sadece bir aşk hikâyesi değil —
Cumhuriyet’in yetiştirdiği iki aydın insanın, bir değerler manzumesidir.
Bugün onları saygı ve rahmetle anarken, hatırlamamız gereken en sade ama en derin gerçek şu:
“Büyük aşklar, gösterişte değil, gönül terbiyesinde yeşerir.”

Saygıyla ve Rahmetle Anıyoruz
Bülent ve Rahşan Ecevit’i
www.saglikemekcileri.com.tr
Toplum – Kültür – İnsan Hikâyeleri Köşesi

Diğer Haberler