Bugün dünyada 30’dan fazla ülkede hemşireler reçete yazma yetkisine sahip.
Bu ülkelerde hemşirelik mesleği yalnızca bakım veren değil, tedaviyi yöneten bir role dönüşmüş durumda.
ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve İrlanda gibi ülkelerde hemşireler, özel eğitim ve protokoller doğrultusunda tam reçete yetkisiyle görev yapıyor.
Bu sistemlerde hemşireler:
- Kronik hastalık takibini bağımsız sürdürebiliyor,
- İlaç düzenlemesi yapabiliyor,
- Acil durumlarda doğrudan tedaviye müdahale edebiliyor.
Sonuç olarak, doktor-hasta arasındaki bekleme süreleri azalıyor, kırsal bölgelerde sağlık hizmetine erişim artıyor, ve sistemin genel verimliliği yükseliyor.
İsveç, Finlandiya, Fransa, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde ise hemşireler belirli ilaç gruplarında sınırlı reçete yetkisi ile görev yapıyor.
Peki Türkiye’de durum ne?
Türkiye’de hemşireler sağlık sisteminin omurgasını oluşturmasına rağmen, tedavi planlamasında hâlâ yetkisiz durumda.
Oysa hemşirelik eğitimi; farmakoloji, fizyoloji ve tedavi yönetimi gibi derslerle bu sorumluluğa hazır bir alt yapıya sahip.
Uzmanlar diyor ki:
“Hemşirelere reçete yetkisi verilmesi, hemşirelerin yükünü azaltır, hastaların tedaviye erişimini hızlandırır.”
Bu adım, hemşireliğe mesleki özerklik kazandırırken, sağlık sisteminde paylaşılan sorumluluk kültürünü de güçlendirecektir.
Türkiye bu dönüşümün dışında kalmamalı.
Reçete yetkisi yalnızca bir meslek reformu değildir —
halk sağlığının geleceğine yapılan stratejik bir yatırımdır.
Artık zamanı geldi!

