Yoksulluğun Yeni Adı: Memur Olmak

Toplu Sözleşme Masasında Kaybeden Hep Aynı: Memur…

Türkiye’de artık memur olmak, güvenli bir gelecek ya da istikrarlı bir gelir anlamına gelmiyor. Tam tersine, her yeni zam döneminde daha da derinleşen bir yoksulluğun içine yuvarlanmak anlamına geliyor. Emekliler pazar tezgâhının en ucuz ürünlerine yönelirken; aktif çalışan memur ay sonunu hesap kitapla tamamlamaya çalışıyor. Buna rağmen ne hükümetin ne de “yetkili” unvanını taşıyan sendikaların umurunda.

Aynı Oyun, Aynı Masa, Aynı Kayıp

Toplu sözleşme masalarında yıllardır değişmeyen bir senaryo sahneleniyor:
Önce kameralar karşısında “mücadele ediyoruz” açıklamaları…
Ardından hükümetin teklifinin imzalanması…
Ve bunun adına “kazanım” denilmesi.

Gerçek tablo ise çok net:
Kazanan enflasyon, kaybeden memur.

Enflasyon Beklentisi Üçte Bire Uçtu, Toplu Sözleşme Hâlâ Eski Hesapta

Merkez Bankası, geçtiğimiz hafta yıl sonu enflasyon beklentisini %33 olarak açıkladı.
Oysa 2026 toplu sözleşmesinde kabul edilen oran %25 idi.
Aradaki %8’lik kayıp, memurun cebinden eksilen alım gücü anlamına geliyor.

Peki, bu fark maaşlara yansıyacak mı?
Uzmanlara göre hayır. Çünkü memur için enflasyon farkı bile “lütuf” olarak sunuluyor.

Toplu sözleşmede açıklanan her zam, daha yürürlüğe girmeden market raflarına etiket olarak yansıyor. “Enflasyona ezdirmedik” söylemi kağıt üzerinde dursa da, maaşlar her ay reel değer kaybediyor.

Sendikaların Sessizliği: 0,5 Puanlık ‘Zafer’in Anatomisi

Bir dönem hükümetin teklifinden yalnızca 0,5 puan fazla zam alınmış, bu bile adeta bayram havasıyla duyurulmuştu. Oysa o yarım puan, memurun değil suskunluğun zaferiydi.

Yetkili sendikalar ne iş bırakıyor ne meydanlara iniyor.
Çünkü onlar memurun değil, mevki ve protokolün sendikası hâline dönüşmüş durumda.
Hak aramak söz konusu olduğunda sessizler;
ancak lüks araçların, özel misafir salonlarının ve fotoğraf karelerinin ön sırasını hiç kaçırmıyorlar.

Yoksulluğun Sorumlusu Kim?

Bugün memurlar faturalarını yetiştiremiyor, çocuklarının geleceği için kaygılanıyor, her ay yeni bir enflasyon dalgasına mahkûm ediliyorsa bunun tek sorumlusu sadece ekonomik koşullar değil:
Yetkili ama etkisiz sendikalar.

Birçok memur bu sendikalara hâlâ üye. Kimi korktuğu için, kimi çaresizlikten, kimi de artık hiçbir şeyin değişeceğine inancını kaybettiği için. Ancak unutulmamalı:
Sessizlik, rızanın en büyük göstergesidir.

Geri Sayım Başladı: Sessizlik Birikiyor

Sendika yöneticileri bugün çıkıp “4688 sayılı yasa yetersiz” dese de, aynı yöneticiler yıllar önce bu yasanın memurun elini kolunu bağlayacağını söyleyenlere karşı sessizdi.
Hatta 2010 referandumunda “Evet” oyu için kapı kapı dolaşanlar bugün şikâyetçi.

Ancak toplumun hafızası unutmuyor.

Memurlar artık emeğiyle değil, sabırla geçiniyor.
Sabır ise bir noktadan sonra öfkeye dönüşüyor.
Ve her bastırılan ses, bir gün daha büyük bir çığlık olarak geri dönüyor.

O Gün Geldiğinde…

Sistemin tüm makyajlı sözleşmelerinin, süslü protokol açıklamalarının, sahte zafer manşetlerinin ardında saklanan gerçek eninde sonunda ortaya çıkacak.

Ve o gün geldiğinde memur, sadece maaşını değil,
kaybedilen onurunu da masadan geri isteyecek.

Diğer Haberler